Aromaterapi Nedir
Aromaterapinin Tarihçesi
İlk insanlar kötü kokunun tanrının beğenmediği, rahatsızlık veya hastalıkla bağdaştırmış ve sağlıklı bir insanın, temiz ve ferah bir kokuya sahip olduğunu düşünmüşlerdir. Bazı bitkilerin ateşe düştüğünde hoş ve iyileştirici dumanın farkına varmışlar ve böylece önemli günlerinde, törenlerinde reçine ve kurutulmuş otlar kullanmışlardır (Bilgiç, 2017).
MÖ 4500’lerden kalma papirüs kayıtlarında balsam, parfümlü yağlar, kokulu ağaç kabukları ve reçinelerin kullanılarak aromatik karışımlar kullanıldığı görülmüştür. Antik zamanlarda aromaterapi Mısır, Hindistan ve Çin’de masaj, banyo ve mumyalama da, Yunanistan ve Roma’da ise enfeksiyonların tedavisinde kullanılmıştır (Bilgiç, 2017).
Yaşamdan sonra tekrar yaşamın olduğuna inanan Mısırlılar koruyucu etkileri olan aromatik ve uçucu yağları keşfederek mumyalama sanatını geliştirdiler. Ayrıca kozmetik, parfüm ve aşk iksirlerinde de uçucu yağları kullanmışlardır. Mezopotamya, Hint ve Çin uygarlıklarında bitkisel ve aromaterapik ürünler ve kullanımları hakkında bilgi alışverişlerinde bulundular. Hindistan’da ayurveda, bitki ve aromatikler şifa verme felsefesinin bir parçası olduğunu kabul etmişlerdir. İncil’de de zihinsel, ruhsal ve fiziksel şifa için yağların kullanımları hakkında bilgilere yer verilmiştir. Hipokrat MÖ 400 yılında uçucu yağlarla ilgili masajlar önermiş ve "sağlığın yolu, her gün aromalı bitki özleriyle banyo yapmak ve kokulu masaj yaptırmaktır.” demiştir. Ortaçağda veba, en korkulan hastalıklardan birisi olmuştur ve bazı kimseler bitkilerin özlerinin kullanarak bulaşmaya karşı korunmuşlardır. Veba salgını süresince hem barınılan yerlerde hem de caddelerde çam, sedir, servi gibi aromatik ağaçlar yakılarak tütsü yapılmıştır (Bilgiç, 2017).
Yaklaşık 6000 yıllık bir geçmişi olan aromaterapinin rönesansı ise 2. Dünya savaşından önce Fransa’da başlamıştır. 1900’lü yılların başında Fransız kimyager olan Gattefosse deney yaparken elini yakmış ve acısını almak için yanındaki lavanta yağıyla dolu olan kaba elini daldırmıştır. Elinde oluşan yaranın izi hızlıca iyileşmesi sonucu aromaterapi çalışmalarına başlamıştır ve aromaterapi terimini ortaya atmıştır. 1960’lı yıllarda askeri cerrah olan Valnet ikinci dünya savaşında yaralı askerleri tedavi etmek için aromaterapiyi kullanmış, yara ve yanıklar için karanfil, limon ve papatya kullanmıştır. Daha sonra psikiyatrik hastalıkların tedavisinde aromaterapiden yararlanmıştır. Marguerite Maury aromaterapi ve kozmetik, gençleşme tedavileri ile uğraşmıştır. Bu insanlar antik şifa sanatının yeniden keşfedicileri olmuşlardır. Onlar aromaterapiyi sadece güzel kokusu ya da stresi azaltıcı özelliği dışında yaraları iyileştirmek için, enfeksiyonlar ile savaşması ve deri problemlerini azaltmak için kullanmışlardır (Bilgiç, 2017).
Böylece aromaterapi uygulaması hastaların fiziksel ve psikolojik sorunları dahil olmak üzere birçok tıbbi problemlerde kullanılmıştır. Aslında aromaterapinin kullanımı birçok ilacın kaynağı bitkisel olduğu için kolay anlaşılmış ve yayılmıştır. Günümüzde artık aromaterapi yağların üretimi ve kullanımı dünyada bir pazar haline gelmiştir. Günümüzde her geçen gün bu tedavi için çalışmalar yapılmaktadır (Bilgiç, 2017).